Eğitim

500 Tam Puanın Gölgesinde: LGS 2025 Sonuçlarının Yarattığı Sistemsel Baskılar ve Politika Önerileri

Özet

2025 yılı LGS (Liselere Geçiş Sistemi) sonuçları, Türkiye’de merkezi sınavların ölçme işlevinden çok, yerleştirme aracı olarak görülmesinin doğurduğu krizlerden birini gözler önüne sermiştir. Bu yıl 500 tam puan alan öğrenci sayısının rekor seviyelere ulaşması, yalnızca bireysel başarıların değil, sınav sisteminin ölçme kapasitesinin ve eğitimdeki yönetişim modelinin sorgulanmasına yol açmıştır. Bu yazıda, tam puan yapanların çokluğu çerçevesinde ortaya çıkan yerleştirme krizi, fırsat eşitliği sorunları, yönlendirme eksikliği gibi temel meseleler incelenmekte ve ölçme-değerlendirme kuramı ile eğitim politikaları ışığında çözüm önerileri geliştirilmektedir.


1. Giriş: Tam Puanın Paradoxu

Merkezi sınav sistemlerinde en yüksek puanı almak, genellikle bireysel başarıyı ve seçkin okullara erişim hakkını temsil eder. Ancak aynı anda yüzlerce öğrencinin bu puana ulaşması, bu ayrıcalığın anlamını kaybetmesine ve sistemin ayırt edici işlevini yitirmesine yol açmaktadır. 2025 LGS sonuçları tam olarak bu duruma işaret etmektedir. “Çok başarıdan doğan eşitlik” ilk bakışta adil görünse de, sistem içinde yeni eşitsizlik biçimleri yaratmaktadır.


2. Ortaya Çıkan Sistemsel Sorunlar

2.1. Yerleştirme Sürecinde Yığılma ve Rastlantısallık

Aynı puana sahip çok sayıda öğrencinin nitelikli birkaç okula yerleşmek istemesi, sistemin puan dışında belirleyici olan yan kriterlere (yaş, tercih sırası, okul başarı puanı) bağımlı hale gelmesine neden olur. Bu da öğrenciler arasında “şans faktörüyle kazanma veya kaybetme” algısını doğurur.

2.2. Ayırt Edici Ölçüm Eksikliği

Sınavın amacı sadece bilgi ölçmek değil, aynı zamanda yüksek bilişsel yeterlik gösteren öğrencileri ayırt etmektir. Ancak bu işlev, tavan etkisi nedeniyle ortadan kalkmakta; sınav, üst düzey yeterlikleri ayıklamakta başarısız olmaktadır. Bu da yerleştirme işlemini sınavdan çok istatistiksel bir kura haline getirir.

2.3. Fırsat Eşitliğinin Yeni Biçimi: Sınavın Aşinalığı

Sınavın kolaylaşması, yüzeysel olarak fırsat eşitliği sağlıyor gibi görünse de gerçekte kaynaklara erişimi olan öğrencilerin (özel okul, kurs, yayınevleri) soruları neredeyse “önceden bilerek” çözmesini kolaylaştırır. Bu durum, gizli ayrıcalık mekanizmalarını yeniden üretir.

2.4. Yönlendirme Eksikliği ve Okul Türü Tıkanması

Yalnızca “en yüksek puanlı okul” hedefiyle ilerleyen sistem, öğrencilerin ilgi ve yeteneklerini değil sadece sıralamalarını temel alır. Sonuç olarak, aynı akademik profilde yüzlerce öğrenci fen liselerine yönelir, meslek liseleri, güzel sanatlar liseleri ya da tematik liseler göz ardı edilir.


3. Uzun Vadeli Etkiler: Ne Kayıp Ediliyor?

  • Nitelikli okullarda çeşitlilik kaybı: Farklı öğrenme stilleri, kültürel arka planlar ve yetenek grupları arasında denge bozulur.
  • Ortaöğretimde rekabetin erken yaşa çekilmesi: Sınav puanı, çocuğun tüm eğitsel kimliğini belirler hâle gelir.
  • Motivasyonun dışsallaşması: “Puan almak için öğrenme” davranışı, uzun vadeli öğrenme kalitesini düşürür.
  • Öğrenci psikolojisinde zarar: 500 puan yapamayan öğrenciler, kendilerini sistem dışında hisseder; yapanlar da benzer başarıya sahip diğer binlerce öğrenci arasında görünmezleşir.

4. Çözüm Önerileri: Ölçme, Yönlendirme ve Çeşitlilik Temelli Bir Model

4.1. Çok Aşamalı Yerleştirme Modeli

  • Merkezi sınav + portfolyo + ilgi-yetenek testi bileşenlerinden oluşan çok boyutlu bir yerleştirme süreci önerilir.
  • Sadece sınav puanı değil, proje üretimi, gönüllü katılım, bireysel başarılar da değerlendirme sistemine dâhil edilmelidir.

4.2. Üst Düzey Bilişsel Becerilere Yönelik Soruların Artırılması

  • Mevcut sınav formatı, çoktan seçmeli yapısıyla sınırlı kalmaktadır. Bu format içerisine, üst düzey analiz, sentez ve değerlendirme becerilerini ölçen sorular entegre edilmelidir.
  • Açık uçlu ya da yazılı performansa dayalı bölümler pilot illerde uygulanabilir.

4.3. Tematik ve İlgi Alanına Göre Lise Modellerinin Güçlendirilmesi

  • Tüm öğrencileri tek bir puan çizgisine dizmek yerine, farklı yetenek havuzlarına uygun lise türleri teşvik edilmelidir (ör. Kodlama Lisesi, Biyoteknoloji Lisesi, Medya ve İletişim Lisesi).
  • Bu yönlendirme süreci, ortaokul 7. sınıftan itibaren rehber öğretmenlerle başlatılabilir.

4.4. Sınavın İşlevini Belirleyici Olarak Yeniden Tanımlama

  • Sınavın tek amacı sıralamak ve yerleştirmek olmamalıdır.
  • Eğitim sisteminin hedefi “en iyileri seçmek” değil, her öğrenciyi kendi en iyisine ulaşabileceği bir ortamla buluşturmak olmalıdır.

5. Sonuç

2025 LGS’de çok sayıda öğrencinin 500 tam puan alması, sadece sınavın teknik bir çıktısı değil, eğitim sisteminin yönsüzleştiğinin, çeşitlilikten uzaklaştığının ve ölçme-değerlendirme araçlarının dönüşüme ihtiyaç duyduğunun göstergesidir. Başarı artık yalnızca bir sayı değildir; bir yapı içinde anlam kazandığında değer taşır. Dolayısıyla, sadece sınavı değil, sınavın yer aldığı tüm eğitim ekosistemini yeniden düşünmek, bugünün değil, geleceğin eğitimini inşa etmek için zorunludur.

Bu çalışma, Türkiye’de eğitim politikalarının geliştirilmesine katkı sağlamak amacıyla hazırlanmıştır. Çalışmanın bulguları, karar vericilerin bilimsel veriler ışığında politika geliştirmelerine destek olmayı hedeflemektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir