Hikayeler

Asal Yalnızlık

Eylül, İstanbul Teknik Üniversitesi’nin arşiv kütüphanesinin loş bir köşesinde, masanın üzerine yayılmış sararmış sayfalara eğilmişti. Pencereden sızan sonbahar güneşi, havada uçuşan toz zerreciklerini altın rengiyle boyarken, elindeki mektubun mürekkebi solmuş satırlarını tekrar okuyordu:

“Sayılar asla yalan söylemez, Eylül. Ama bazen… sessiz kalırlar.”

Mektup, beş yıl önce kaybettiği hocası ve meslektaşı Prof. Dr. Alper Korkmaz’dan geliyordu. Kanser, onu Eylül’ün doktora tezini bitireceği hafta almıştı. Şimdi, Alper Hoca’nın ölümünden sonra kendisine miras kalan eski bir defterin peşindeydi. Defterin kapağında, Alper Hoca’nın karakteristik el yazısıyla yazılmış bir başlık duruyordu: “Asal Yalnızlık: İki Arasında Kaybolmak.”


Defter, Alper Hoca’nın çözmeye ömrünü adadığı bir hipotezle başlıyordu: “Her asal sayı, iki simetrik bileşik sayının ortasında gizlenir.” Örneğin, 5 asalı için 4 ve 6 (ikisi de bileşik), 11 için 10 ve 12… Ama 7. sayfada hipotez kırılıyordu. 23 asalına gelindiğinde, 22 ve 24’ün arasına sıkışmış 23’ün solundaki 22 bileşikti, ama sağındaki 24’ün aslında 23+1=24’te bir başka asal olan 23’ün yalnızlığını bozduğu iddia ediliyordu. Alper Hoca, kenara not düşmüştü: “Asallar yalnızdır, Eylül. Ama belki de yalnız olmayı seçmişlerdir.”

Eylül, bu cümleyi okuduğunda gözlerini kırpıştırdı. Alper Hoca’yla son tartışmalarını hatırladı: “Matematikte şiir arıyorsun,” demişti Eylül, “oysa her şey kanıtlanabilir olmalı.” Alper Hoca ise gülümseyerek, “Kanıtlayamadığın şey, seni kanıtlar,” diye karşılık vermişti.


Defterdeki son sayfa, Eylül’ü şaşkına çevirdi. Hipotezin altına çizilmiş bir koordinat ve tarih vardı: 41.0086° K, 28.9802° D – 31 Ekim 2023. Bugündü. Koordinatlar, kütüphanenin hemen arkasındaki tarihi Süleyman Bey Medresesi’ni işaret ediyordu. Eylül, defteri ve mektubu çantasına tıkıştırıp dışarı fırladı.

Medresenin avlusunda, yağmur sonrası toprak kokusu ve sarmaşıkların gölgesi vardı. Koordinatlar onu, üzerinde Arapça rakamlar oyulmuş bir taş sütuna götürdü. Sütunda, 2’den başlayıp 97’ye kadar asal sayılar dizilmişti. En altta bir boşluk: Sanki eksik bir taş vardı. Eylül, çantasından Alper Hoca’nın defterini çıkardı. Son sayfada, hipotezin kanıtı olarak yazılan iki cümle: “Asal bir sayı, ancak kendisi kadar büyük bir yalnızlıkla kırılabilir. İşte o zaman, iki bileşiğin arasında değil… iki ‘asal’ın arasında kalır.”

Eylül’ün elleri titredi. Taş sütundaki eksik yer, tam da 23. asalın (83) hizasındaydı. Cepteki telefonuyla 83’ü arattı: Alper Hoca’nın öldüğü tarih, 23 Ekim… 23 bir asal sayıydı. “Hipotez yanlış değildi,” diye mırıldandı, “sadece bakış açısı eksikti.”


Akşam, Eylül medreseye geri döndüğünde, sütunun dibinde küçük bir taş kutusu buldu. İçinde, üzerinde 83 yazan mermer bir blok ve bir USB bellek vardı. Bellekteki ses kaydında Alper Hoca’nın yorgun ama sıcak sesi duyuluyordu:

“Sevgili Eylül, eğer bunu dinliyorsan, hipotezimi tamamladın demektir. Asallar yalnız değil… Sadece, doğru zamanı bekliyorlar. Sen doktora tezini bitirdiğinde, bana ‘Matematik neden bu kadar soğuk?’ diye sormuştun. İşte cevabı: Matematik soğuk değil, Eylül. O, kaybettiklerimizi bulduğumuz bir aynadır. Benim yalnızlığımı sen tamamladın. Şimdi, 83’ü yerine koy ve hipotezin son perdesini izle…”

Eylül, mermer bloğu sütundaki boşluğa yerleştirdi. Taşlar hafifçe titreyerek dizildi ve en tepede iki yeni rakam belirdi: 101. Alper Hoca’nın ölüm yaşı.

O gece, Eylül tezini yeniden yazmaya başladı. Başlık şuydu: “Asal Yalnızlık: İki Asalın Arasındaki Sonsuzluk.” Hipotez artık bir teoremdi: Her asal sayı, ancak başka bir asal tarafından “kırıldığında” anlam kazanır.

Sabah, güneş medresenin taşlarını ısıttığında, Eylül orada hâlâ oturuyordu. Yanında, 83 numaralı taşa dokunurken, Alper Hoca’nın mektubundaki cümleyi tekrarladı: “Sayılar asla yalan söylemez. Ama bazen… konuşmayı öğretirler.”

Matematik, bir vedanın dilidir belki de. Kayıplarımızı, kanıtlanmamışlıkların sıcaklığıyla sarmalar. Çünkü her asal, bir diğerinin sessizliğinde yaşar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir