Gönüllülük İkilemi: Oyun Teorisinden Günlük Hayata Bir Bakış
Gönüllülük ikilemi, oyun teorisinin toplumsal hayattaki çarpıcı bir uygulamasıdır. Bu ikilem, bireylerin ortak bir iyilik için harekete geçmek yerine bireysel faydayı önceliklendirdiği durumlarda herkesin zarar görebileceği gerçeğini ortaya koyar.
Örneğin, bir mahallede elektrik kesintisi yaşandığında birilerinin elektrik şirketini arayarak sorunu bildirmesi gerekir. Ancak herkes, “Nasıl olsa bir başkası arar,” düşüncesiyle hareket ederse hiç kimse aramaz ve mahalle karanlıkta kalır. Bu durum, bireylerin çabalarından kaçınarak “bedava yolculuk” yapmaya çalışmasının sonucudur.
Benzer bir çatışma, 1964 yılında New York’ta Kitty Genovese’nin cinayetinde ortaya çıkmıştır. Şehir efsanesine göre, bıçaklanarak öldürülen Genovese’nin yardım çağrılarını duyan komşuları polise haber vermemeyi tercih etmiş ve “başka birinin bu işi yapacağını” ummuştur. Bu trajik olay, toplumsal dayanışma eksikliğinin çok acı bir sonucunu gözler önüne sermektedir.
Gönüllülük ikileminin bireysel fedakarlık ile toplumsal çıkar arasındaki bu gerilimi, tüm toplumları etkileyen çeşitli sorunlarda görülebilir. Bu ikilemin hak mahrumiyetleri üzerinden çözümlenmesi, toplumsal dayanışma ve kolektif hareketin önemini anlamamız için önemli bir bağlam sunar.
Gönüllülük İkilemi ve Hak Mahrumiyetleri
1. Çevresel Haklar
Çevre sorunları, gönüllülük ikileminin sıkça yaşandığı alanlardan biridir. Bir bölgedeki doğa talanı veya kentsel dönüşüm projelerine karşı çıkılması, çoğu zaman kolektif bir çaba gerektirir. Ancak insanlar genellikle “Birileri zaten bu işi yapıyor” diyerek sorumluluk almaktan kaçınır. Bu, projelerin engellenememesine ve bölge sakinlerinin yaşam haklarının ihlal edilmesine yol açar.
Örnek: Kaz Dağları’ndaki altın madeni projelerine karşı protestolar, birçok bireyin aktif katılımıyla desteklenmiştir. Ancak daha geniş bir katılım ve dayanışma olmadan uzun vadeli çözümler üretmek zorlaşmaktadır.
2. Kadın Hakları
Kadına yönelik şiddet, gönüllülük ikileminin çarpıcı bir başka örneğidir. Şiddet olaylarına bireysel müdahalelerde bulunmaktan çoğu zaman kaçınılır. Herkes, “Başkaları bu konuda harekete geçecektir” düşüncesiyle pasif kalabilir.
Örnek: Şiddet gören bir kadının sokakta yardım istemesi durumunda, çevredeki bireylerin “Karışmamak en iyisi” diyerek harekete geçmediği olaylar sıkça haber konusu olmaktadır. Bu, Kitty Genovese olayındaki dinamiklerin benzeridir.
3. Siyasi Katılım ve Hak Arayışı
Bireyler, siyasi hakların korunması veya ihlallere karşı koymak için genellikle harekete geçmekten çekinmektedir. Bunun bir nedeni, “Bu konuda birilerinin zaten harekete geçeceği” varsayımıdır. Bu düşünce, toplumsal adalet taleplerinde zayıf bir kitlesel hareketlilikle sonuçlanır.
Örnek: Sansüre veya ifade özgürlüğüne yönelik baskılara karşı bireysel tepki göstermek yerine, birilerinin dava açması ya da kampanya başlatması beklenir. Bu durum, uzun vadede hak ihlallerinin artmasına yol açabilir.
4. Toplumsal Dayanışma ve Afet Yönetimi
Doğal afetlerde, gönüllülük ikilemi hem olumlu hem de olumsuz yönleriyle ortaya çıkar. Afet sonrası yardımlaşma oranı genellikle yüksek olsa da, önleyici çalışmalar konusunda insanlar genellikle pasif kalmaktadır.
Örnek: 2023 Kahramanmaraş depremleri sonrası dayanışma faaliyetleri artmış olsa da, afetten önce gerekli önlemlerin alınmasında bireysel ve toplumsal katılımın eksik olduğu görülmüştür.
Gönüllülük İkilemini Aşmak: Çözüm Önerileri
- Kolektif Bilincin Güçlendirilmesi: Bireylerin kolektif hareketin önemini anlaması sağlanmalıdır. Gönüllülük, bireysel fedakârlıktan ziyade toplumsal sorumluluk olarak benimsenmelidir.
- Gönüllülük Teşvikleri: Gönüllülük çabalarını ödüllendiren mekanizmalar (yerel yönetimlerin teşvikleri gibi) bu ikilemin aşılmasında etkili olabilir.
- Güvenli Ortam Yaratılması: Gönüllüler, harekete geçtiklerinde cezalandırılmaktan korkmamalıdır. Hak arayan bireylerin güvende olduğu hissettirilmelidir.
- Kitlesel Hareketlere Katılım Teşvikleri: Sosyal medya ve teknolojinin kullanımıyla bireylerin sorumluluk hissetmesi sağlanabilir. Etkili kampanyalar, bireyleri harekete geçirebilir.
Sonuç olarak, gönüllülük ikilemi çevre, kadın hakları, siyasi katılım ve toplumsal dayanışma gibi birçok alanda önemli bir açıklama sunar. Bireyler, kolektif hareketin önemini kavrayıp sorumluluk aldığında, hem bireysel hem de toplumsal hakların korunması daha etkili hale gelecektir.